Bitcoin bir milyon dolara ulaşacak, alan herkes kazanacak, finansal adaletsizlik son bulacak ve Cypherpunk örgütlenme dünya tarihini değiştirecekti. Beklentiler gelecek bahara kaldı.
Bugün hâlâ gerçek kimliği belli olmayan Satoshi Nakamoto Bitcoin makalesini 2008 yılında yayımladığında aklından tam olarak neler geçiyordu ve nihaî amacı neydi? Eğer kendisi bir gün çıkıp bunları açıklamaz ise asla bilemeyeceğiz ve ben de dâhil olmak üzere kim ne yorum yaparsa yapsın bir meal olmaktan öteye geçemeyecek.
Nakamoto’nun makalesinin çalışan bir yazılıma dönüşmesi sonrasında kayda değer şekilde kabul görmesi yaklaşık dört sene sürdü. Piyasa değerinin 10 milyonu aşması için yaklaşık dört yıl daha gerekti. 2017 yılı başından itibaren hızla değer kazanmaya başlayan Bitcoin 2017 sonunda birim fiyatıyla 20 bin dolar sınırını aşarak tarihî bir rekor kırdı ve 2018 yılı boyunca istikrarlı bir şekilde düşmeye devam etti.
Bitcoin’in tanınması ile birlikte bugün piyasada 2 binden fazla kripto para mevcut. Toplam piyasa büyüklüğü bu yazı kaleme alınırken 104 milyar dolar değerindeydi. Siz bu yazıyı okurken daha düşük olma ihtimali yüksek. Peki, ne oldu da milyonlarca insanın inandığı, geleneksel finans sisteminin alternatifi olarak kutsanan kripto paralar bu hale düştü? Bir yıl önceki o şatafatlı duruma göre ne değişti? Bu sorunun iki farklı açıdan cevabı var.
Kripto paraları değerli kılan tek şey arz ve talep dengesiydi
Öncelikle kripto paraların piyasa değerlerindeki artışın ve düşüşün teknolojik bir gelişme ile alakası yok ve çok kısa dönemlerdeki çok özel durumlar hariç hiçbir zaman böyle bir ilişki de olmadı. Kripto paraları değerli kılan tek şey arz ve talep dengesiydi. Sınırlı emisyon hacmine sahip bitcoin’in finansal sistemde bir alternatif yaratabilir düşüncesi başlangıçta sadece birkaç bilgisayar ve kriptoloji uzmanı için çekiciydi. Ancak medyanın popülizme çanak tutma sevdası ve insanların kısa yoldan zengin olma arzusu ortaya karşılığı olmayan bir değer çıkarttı. Öte yandan, Bitcoin muhteşem bir teknolojik yenilik olmamakla birlikte muhteşem bir kurguya sahip. Nakamoto her kimse, Bitcoin ile verdiği mesaj tarihe meydan okuyor; ‘Ey insanlar, artık güvenilir veri kaydı için merkezi yapılara ihtiyacınız yok.’ Bitcoin finansal sistemin problemlerini değil, güven problemini çözüyor. İşte, bu düşünce devrim niteliğinde olmanın ötesinde ulus devlet yapılarına duyulan ihtiyacını bile tehdit etme cüretine sahip. Blockchain teknolojisinin bu yapısı dolaylı olarak kripto paraların değerine yansıdı. Ancak değeri üreten şeyin kripto paralar olmadığı bu işin felsefesi olduğu anlaşılınca durum değişti. Maalesef, bu tespit sadece sınırlı sayıdaki kişinin anlayışında tezahür ediyor. Bugün hızla değer kaybeden kripto paraların, beklendiği şekliyle, bir geleceği yok ve insanlar ya zarardan kaçıyor veya artık ilgisini kaybediyor. Belki son çırpınışlar ile birkaç atak daha görebiliriz ama nihayetinde gerçek değer, dünün kripto zenginleri yarının züğürt ağalarına ait kripto cüzdanlarda değil, Blockchain teknolojisinin gerçek uygulamaları ve dönüştürücü gücünde korunmaya devam edecek.
Bu yazı Digitalage Dergisinin Ocak 2019 sayısı için kaleme alınmıştır.