Hızla gelişen ve değişen kripto para ekosistemi, bu yenilikçi yaklaşımın merkez bankaları tarafından kullanılmasına yönelik merakı ve ilgiyi giderek körüklüyor. Varlığını ve felsefesini merkeziyetsiz bir yapıdan alan kripto varlıklar, merkez bankalarının merkezi yapısı ile bir araya gelebilir mi?
Para insanların kendi aralarındaki alışverişlerini daha kolay yönetmek için icat ettiği bir kavramdır. İnsanların geliştirdiği pek çok kavramın aksine doğada bir karşılığı yoktur. Bütünüyle felsefi bir çözümdür ve bu yüzdendir ki çocukluk çağının belli bir dönemine kadar insan yavrularının para kavramını idrak etmesi mümkün olmaz. Onlar için kumbaranın içinde salladıkça ses çıkartan demir bozukluklar, bir işe yaramayan kâğıt parçalarından daha çekicidir.
Para kavramı tarih boyunca farklı teknolojilere eşlik ederek gelişmiştir. Deniz kabuklarından, metallere, kâğıt banknotlardan artık fiziksel varlığının nerede olduğunu sorgulamadığımız dijital bir yapıya dönüşmüştür.
Para aynı zamanda onu üretmek için doğada bir karşılık tutmaktan 1971 yılında vazgeçtiğimiz günden bu yana sanal bir kavramdır. Para zihnimizdeki bir kabul ve matematik biliminin ekonomi adını verdiğimiz ticari ve bireysel ilişkiler içinde paranın rolünü inceleyen bilim dalı ile varlığını sürdüren bir düşüncedir.
2008 yılından bu yana kimliği belirsiz kalmaya devam eden Satoshi Nakamoto’nun yazdığı Bitcoin makalesi parayı kriptoloji bilimi sayesinde yeni bir forma dönüştürmeyi başardı. Paranın bu yeni formu, matematiksel olarak sınırları belirlenmiş ve insanların yeni bir düşünceyi kabul edebilecekleri denli, cazipti. Para artık merkezi bir yapı olmaksızın işletilen kurallar ile üretilecek ve özgürce transfer edilebilecekti. Bu yaklaşım başta anarşist bir düşüncenin eseri olsa da artık bu teknolojiyi merkez bankalarının kullanmasını hedefliyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti 11. Kalkınma Planı içerisinde blokzincir tabanlı dijital merkez bankası parasının (CBDC – Central Bank Digital Currency) hayata geçirilmesi hedefleniyor. Küresel arenada vizyon sahibi ve öncü bir hedef olarak gurur verici bir gelişme. Şüphesiz ki bu hedef içinde olan tek ülke Türkiye değil ve dünyanın farklı ülkelerinde de benzer planlar masada.
Merkez bankalarının kripto paraları dijital para olarak kullanılması mümkün mü?
Peki, varlığını merkeziyetsiz bir düşünce yapısından alan kripto varlıkların, merkezi yapısı ile öne çıkan merkez bankaları tarafından dijital para olarak kullanılması ne kadar mümkün? Teknik olarak bir problem yok, bunu başarmak hatta düşünülenden daha kolay ancak bu adımın merkez bankalarının rolü üzerinde yaratacağı değişiklikler üzerinde daha çok düşünmeyi gerektiriyor.
Paranın şu anda ekonomi içinde iki farklı formu bulunuyor. Bunlardan ilki bankacılık sistemi içinde işlem gören ve belirlenen oradan mevduat yükümlülükleri ile karşılığı tutulan dijital para formu. Diğeri ise cüzdanınızda tuttuğunuz süre boyunca sıfır faiz getirisi olan fiziksel para formu. Dijital para merkez bankası ve özel bankacılık işlemleri ile üretilirken talep edilmesi durumunda fiziksel para olarak karşılığının sağlanması gerekir.
Mevduat faizleri ile üretilen dijital paranın fiziksel olarak basıldığı yer merkez bankasıdır. Böylece fiziksel para ortaya çıkar ve özel bankalara aktarılarak oradan tüketicilerin eline ulaşır. Şimdi vurucu soru şu; eğer bir merkez bankası parayı dijital olarak üretebiliyorsa ve tüketiciler bu parayı kullanmayı seçiyorlarsa bu durumda özel bankalara ihtiyaç kalıyor mu? Üretilen parayı elde etmek için neden bir aracı kullanalım ki?
Bir CBDC çözümü ile tüm takas işlemlerinin yürütülmesi çok kolay ve neredeyse masrafsız olacaksa özel bankalara artık ihtiyaç kalmayacaktır. Bu sorunun kesin bir cevabı olmamakla birlikte ekonomistler özel bankalara duyulan ihtiyacın devam edeceği konusunda hemfikirler zira bir merkez bankasının geleneksel bankalar oranında kredi ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir operasyon yönetmesi neredeyse (en azından kısa ve orta vadede) imkânsız. Eğer para fikrinin ilk ortaya çıktığı çağlarda yaşıyor olsaydık bu endişe haklı bir gerekçe olabilirdi ancak günümüzde ekonomi çok daha karmaşık ilişkilerden oluşuyor ve bu ilişkilerin yönetilmeye devam etmesi lazım ve burada geleneksel bankacılık sistemi önemli bir rol oynuyor.
Aracıya gerek var mı?
Bir CDBC çözümünün yapısı gereği mevduat faizlerini düşüren bir rol oynayacağı kesin bu durum da bankaların gelirlerine olumsuz bir etki getirecek zira bankaların yarattığı para miktarı azalacak ancak bu yapının politik bir strateji olması gelişen teknoloji ve halkın beklentileri karşısında kaçınılmaz olduğunu şimdiden söyleyebiliriz. Öte yandan CBDC’nin beraberinde getireceği avantajlar bankaların “Açık Bankacılık” ve “Fintek” kavramları çerçevesinde daha yenilikçi çözümler üretmesini teşvik edecek ve kârlılık geleneksel faiz gelirlerinin dışında bir alana doğru kaymaya başlayacak.
Princeton Üniversitesi’nden Prof. Markus K. Brunnermeier ve Bern Üniversitesi’nden Prof. Dirk Niepelt birlikte kaleme aldıkları bir makalede, “Resmi olarak, CBDC’nin şu anda mevduatla yapılan bazı işlemler için bir ödeme aracı olarak hizmet verebildiği sürece, belirli şartlar yerine getirildiği takdirde, makroekonomik açıdan riskler doğurmayacağı ve sistemde çok büyük bir değişiklik olmayacağını söyleyebiliriz” ifadesini kullanıyorlar.
Bu alandaki araştırmaları ile tanınan St. Louis Federal Merkez Bankası Kıdemli Başkan Vekili David Andolfatto’ya göre bir CBDC tasarımında sorun bu fikri hayata geçirmek değil, ekosistem içindeki oyuncuların rollerini doğru belirlemek ve düzenleyici çerçeveyi doğru tasarlamak. Eğer bu adımlar doğru atılabilirse küresel ölçekte ilginin giderek arttığı merkez bankası dijital paraları mevcut ekonomik sistemi daha dengeli hale bile getirebilir.
Belki kısa vadede değil ancak kripto varlıklara dayanan bir CBDC, bizleri Nakamoto’nun hayal ettiği ölçüde bir merkeziyetsiz geleceğe olmasa da buna yakınsayan bir geleceğe taşıyabilir ve şüphesiz ki pek çok açıdan faydalı olacaktır.
Bu yazı Digital Age Dergisinin Eylül/Ekim 2019 sayısı için kaleme alınmıştır.